Alışkanlık Edinmenin Sistematiği

Bizi biz yapan alışkanlıklarımızdır çoğu zaman. Ailemizden gelen, çevremizden edindiğimiz ve kendi kendimize oluşturduklarımız… Alışkanlık edinirken nelere dikkat etmeliyiz? Fizyoterapist Hatice Reyhan Özgöbek omurganın duruşunu doğru oturtmayı ve nefesin ritmini hissetmeyi birinci sıraya koyuyor…

Doğru beslenme ve iyi yaşam konusunda dengeye ulaştığımızda nefesimizin daha ritimli olduğunu ve bu ritmin bize hareketlerimizde güç verdiğini hissederiz; kaslarımızın gücünü ortaya çıkararak esnekliği olduğunu fark ettiğimizde koordinasyonumuz da artar. Bir önceki yazının konusunda anlatıldığı gibi, tüm bunlar üzerine ihtiyacınız olan ise yapınıza göre özelleşmiş ve bir fizyoterapist tarafından sıklığı, şiddeti, süresi belirlenmiş egzersiz programlarını uygulamaktadır. Dengeyi sağlarken beslenmenizin bir diyetisyen tarafından düzenlenmesini öneririm. Aynı şekilde modunuzla ilgili olarak herhangi olumsuz bir durumda psikolog yardımı almaktan kaçınmamalısınız.

Biliniyor ki pozitif tıp bedenin hastalanmasına çareler aramakta, medikal ya da cerrahi müdahaleler ile iyileşmeyi sağlamaktadır. Ancak içinde bulunduğumuz post-modern tıp döneminde, kişinin iyilik halini biyopsikososyal olarak sağlamayı hedeflemektedir. Bu nedenle tıp bilimi koruyucu hekimlik tarafını daha da geliştirmekte; sağlık alanında çalışan fizyoterapist, psikolog, diyetisyen vb. çoklu disiplinler bir arada olacak şekilde, kişinin iyilik halini yani yaşam kalitesini geliştirmek üzere çalışmalarını artırmaktadır. Sağlık mensupları, kişinin esenliğine yönelik yaklaşımlarını gün geçtikçe daha fazla gündemine almaktadır. Ölümsüzlüğü keşfetme hayalini, günümüzde kaliteli yaşam realitesini gerçekleştirme üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle aktif ve sağlıklı yaş almak hem maddi hem manevi olarak en önemli girişim ve yatırımdır. Bunlar aynı zamanda ‘Wellness’ kelimesinin gittikçe daha fazla dikkat çekmesinin altında yatan nedenlerdendir. Devletler de bu durumu destekleyen politikalar geliştirmektedir çünkü alternatifi artan hastalık yükü, sağlık harcamaları ve bakım giderleri olacaktır. Bu nedenle aktif ve sağlıklı yaş almayı, bebeklikten başlayan bir yelpazede ile ele alalım.

Sağlıklı yaş almak bebeklik döneminde başlıyor

Emzirme döneminin iki yaşa kadar sürmesinin önerilmesi, sadece beslenme değil anne ile bağ için de önemli bir dönem olarak görülmektedir. Yemeğe başlandığında ise bebeğin büyümesine paralel olarak gıda çeşitliliği sağlanmalıdır. Kesinlikle ekran karşısında yemek yedirilmemeli hatta gün içinde ekran saatleri belirlenilenin dışında olmamalıdır. Çocuklukta ise bireyin hareket edebileceği zamanlar yaratılmalıdır. Çocuğun erken yaşlarda egzersize ve bir spor dalına yönlendirilmesi büyük önem taşır. Okul çocuklarında sık karşılaşılan skolyoza karşı bilinçli olunmalıdır. Ergenlik çağında ise aktivite kadar aşırı egzersiz yüklemesine karşı da dikkatli olmak gerekir. Kaslı bir vücuda sahip olmak amacıyla yapılan aşırı aktivite ve kullanılan gıda takviyeleri bedeni birçok yönden hırpalayabilir. Yetişkin çağda hem erkekler hem de kadınlar düzenli egzersiz yapma alışkanlığı kazanmış olmalıdır. Eğer kazanmamış ise bu dönemde kendilerine emek harcayarak optimum düzeyde düzenli egzersiz alışkanlığı edinmek, ileriki yaşlara yapılan sağlık sigortası gibidir. Kadınlar egzersizleri farklı birçok konuda sağlıklarına olumlu etki yaratacağı için mutlaka hayatlarına almalı, osteoporoz gibi çok ciddi etkilere karşı düzenli egzersizler yapmalıdır. Aynı zamanda hamilelik öncesi ve sonrasında egzersizler kadın sağlığında önemli bir yeri vardır. Erkekler ise sık görülen omurga rahatsızlıklarına karşı bilinçli olmak önem taşır. Stresle baş etmede, özelleşmiş egzersizler uygun olacaktır. Aynı zamanda kadınlarda olduğu gibi kronik hastalıkların gelişmesinin önüne geçecektir.

50’li yaşlarda her iki kişiden birinde kronik hastalık gelişmektedir. Eğer böyle bir durumla karşı karşıya kalmışsanız hastalık yönetimi ve aktif yaş alma için kişiye özel egzersiz programları, beslenme ve stresle baş etme yöntemlerini mutlaka öğrenmiş olmalısınız. 65 yaş sonrası yaşlılıkta fiziksel aktivitenin günlük yaşamda bağımlılığı azalttığı görülmektedir. Halen egzersiz alışkanlığı kazanmak için geç değildir. Dikkat edilmesi gereken size özel olmasıdır. 85 yaş sonrasında ise iki kişiden birinin Alzheimer hastalığa yakalanma olasılığı bulunmaktadır. Yine bu dönemde yaşam kalitesini korumak için çoklu disiplinlerin yaklaşımları yanı sıra fizyoterapi ve rehabilitasyon hizmetlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bakım ihtiyacını en aza indirmek, günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlığı desteklemek için hareket olmazsa olmazlardandır.

Omurganın önemi

Omurga insanoğlunu diğer canlılardan ayıran önemli bir beden bölümüdür. Omurganın sadece otururken düzgün olması değil hareket halinde de bu düzgünlüğün korunması gerekir. Hatta bir iş yaparken, yük kaldırırken, uyurken, spor yaparken de bedenin duruşu önemlidir. Peki, omurgamızın düzgünlüğünü nasıl anlarız ve hareket halinde iken bu düzgünlüğü koruyabiliriz. Bunun için İsveç kökenli ‘Beden Farkındalığı Egzersizleri’ geliştirilmiştir. Bu egzersizler Tai-Chi egzersizlerinden etkilenmiş olup kanıta dayalı olarak omurganın yani postürü düzeltici egzersizler olarak pozitif bilimde yerini almıştır. Bunun yanı sıra yine doğu tıbbında bulunan yogadan köken almış klinik pilates ve klinik meditatif egzersizlerde postürün geliştirilmesinde fizyoterapistler tarafından kullanmaktadır.

Biyopsikososyal yaklaşım nedir?

Tabii bu noktada ‘sadece fiziksel sağlık tek başına işe yarar mı?’ sorusu akla gelebilir. Lakin, Dünya Sağlık Örgütü 21. yüzyılda sağlığı, iyilik hali olarak tanımlamış ve bunun da ancak biyopsikososyal açıdan tam bir iyilik hali olduğuna vurgu yapmıştır. Nedir biyopsikososyal yaklaşım? İnsanoğlu için sağlık sadece kan tahlilinde çıkan neticeler ve bunlar için önerilenleri uygulamaktan ibaret değildir. İyilik hali için beslenme düzeni ve egzersiz alışkanlığını kadar sosyal hayata katılımla dengeli bir psikolojinin de gerekliliği ortadadır. Modern hayatın bize dikte ettiği genel ve benzer normların dışında bireyin tek ve özgün olduğunun farkına varılmaktadır. Artık bireyin özgünlüğünün önemine dikkat etmemizin zamanı geldi. Bu durum ona iyi gelen beslenme şekli, egzersizleri, beden-zihin ve ruh birlikteliği üzerinde duran bir yaklaşıma ihtiyaç yaratır. Peki, bu sorumluluk kimdedir? Sağlık denince akla gelen ilk hekimlerdir. Bu görev sadece onlara ait midir? Çağımız bu görevi bireyin kendisine vermektedir. İnternet bilgiyi eşitlemiştir ve seçenek sunma imkanını vermiştir. Sağlığa ilişkin kısıtlı da olsa bireyin kendisi hakkında karar verme süreçlerine katılımını sağlamaktadır. Gözden kaçırılmaması gereken sağlığa ilişkin karar verme süreçlerini etkileyecek bilginin geldiği yere olan güvendir.  Buna dikkat ederek dijital dünyanın dikte ettikleri değil kendimizin özgünlüğüne dikkat etmek gerekliliğidir.

Şu bir gerçektir ki yediğiniz sizi siz yapar, egzersiz sizi hayatta ve ayakta tutar ve tüm bunlar zihinsel sağlığınıza iyi gelir. Zihin bazen hastalanabilir (şizofreni vb.), bozulabilir (demans vb.) ya da geri (mental retarde vb.) olabilir. Zihin sizi yorabilir (depresyon vb.) tüm bu durumlarda da bilinen tıbbi yaklaşımlarla birlikte iyi beslenme, özelleşmiş egzersiz, toplumsal hayata tam katılımın desteği yadsınamaz. Beden-zihin uyumunu içeren beden fakındalığı egzersizleri, biyopsikososyal bütüncül yaklaşımları içermesinden dolayı esenliğin kazanılmasın da etkilidir.

Hatice Reyhan Özgöbek

1969 Uşak doğumlu

1989 Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Fakültesi

2021 ASHB, EYHGM, yaşlı Refahı Dairesi

2016-2021 Türkiye Fizyoterapistler derneği YK

2005-2021 Geriatri Fizyoterapistleri Derneği YK

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

ARAMA